Füzyon enerjisinde yeni dönem
Nükleer füzyon teknolojisinde büyük bir ilerleme kaydedildi. Almanya merkezli Proxima Fusion, geliştirdiği ‘Stellaris’ adlı füzyon reaktörünün tasarımını bilimsel bir dergide açık kaynak olarak yayımladı. Bu adım, yalnızca Batı dünyasıyla sınırlı kalmayarak Çin ve Rusya gibi rakip ülkelerdeki bilim insanlarının da bu teknolojiyi incelemesine olanak tanıyor.
Füzyon reaktörleri neden önemli?
Geleneksel nükleer santraller, atom çekirdeklerini bölerek enerji üretirken, nükleer füzyon süreci tam tersine hafif atom çekirdeklerinin birleşmesiyle enerji açığa çıkarıyor. Füzyon sürecinde karbon emisyonu oluşmazken, radyoaktif atık da üretilmiyor. Ancak bu teknolojinin ticari ölçekte uygulanabilir hale gelmesi için bilim dünyasında uzun yıllardır devam eden araştırmalar mevcut.
Mevcut füzyon reaktörleri arasında tokamak, stellarator (yıldızlaştırıcı), Z-pinch ve atalet hapsi (lazer) gibi farklı tasarımlar bulunuyor. Tokamaklar, füzyon plazmasını hapsedebilmek için elektromıknatıslar ve iç akımlardan faydalanırken, stellaratorlar yalnızca güçlü mıknatıslarla çalışıyor. Bu mühendislik açısından daha karmaşık olsa da reaktörün daha uzun süre çalışmasını ve daha az bakım gerektirmesini sağlıyor.
Almanya’nın yeni nesil reaktör planı
Proxima Fusion, Max Planck Plazma Fiziği Enstitüsü’nün bir yan kuruluşu olarak kuruldu ve Wendelstein 7-X gibi gelişmiş stellarator tasarımları üzerinde çalıştı. Şirket, geliştirdiği ‘Stellaris’ reaktöründe, yüksek sıcaklıkta süper iletken (HTS) teknolojisiyle daha güçlü manyetik alanlardan yararlanarak, enerji verimliliğini artırmayı hedefliyor.
Avrupa Birliği, Alman hükümeti ve özel yatırımcılar tarafından desteklenen şirket, 2031 yılına kadar Alpha adlı bir demo santral inşa etmeyi ve 2040’lı yıllarda nükleer füzyon enerjisini ticari elektrik şebekelerine entegre etmeyi planlıyor.
Kaynak: CUMHA – CUMHUR HABER AJANSI